Turana giden yol

Amperyalismin Anti Türk siyasetlerine karşi

Güney Azerbaycan Milli Hareketine Tarihsel Kısa Bir Bakış

Güney Azerbaycan kavramı yakın zaman içerisinde tarihi-siyasi bir kavram olarak Türkiye’de kullanılmaya başlanmıştır. Bu olgunun Türkiye’de siyasal literatüre girmesi ile birlikte İran’a yönelik bakış açısı da değişmeye başlamıştır. “Güney Azerbaycan” kavramı Türkiye’de Fars merkezli İran algılamasını yıkmış ve İran’ın sadece Farslardan oluşmadığı düşüncesini doğurmuştur. Söz konusu durum İran’ın etnik, siyasal ve kültürel hayatı hakkında yeni yorumların yapılmasını gerekli kılmıştır.

 

İran, Türkiye’den sonra Türklerin en çok nüfusa sahip olduğu ülkedir. Yaklaşık 70 milyon nüfusa sahip olan İran’ın 35 milyon Türk nüfusunu barındırdığı tahmin edilmektedir. İran Türklerini, Azerbaycan Türkleri, Türkmenler, Halaçlar, Kaşkaylar ve Kazaklar oluşturmaktadır. İran Türkleri içerisinde Azerbaycan Türkleri 30 milyonla en geniş Türk topluluğudur. İran sınırları içerisinde olan Azerbaycan siyasi literatürde Güney Azerbaycan olarak adlandırılmaktadır.Güney Azerbaycan arazisi Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye sınırından başlayarak 200,000 km’lik bir yüzölçümü ile İran’ın merkezine kadar uzanmaktadır.

İran’daki Azerbaycanlılar (Güney Azerbaycan) sahip oldukları siyasal, (hakimiyetin sürekli Türklerin elinde bulunması) sosyo-kültürel, ekonomik, nüfus ve  jeopolitik konumu itibari ile İran’daki değişimlerde sürekli başat ve belirleyici rol oynamışlardır. Çağdaş tarihte Güney Azerbaycan İran modernleşmesinin temel taşını oluşturmuştur. Güney Azerbaycan Osmanlı’dan aldığı anayasa, meşrutiyet ve meclis kavramlarının İran’a taşıyıcısı olmuştur. Ayrıca Kafkasya ile sınırdaş olduğu için Rusya’da cereyan eden sol  ve sosyal demokrat akımın İran içerisine girmesini sağlamıştır.  Bu sebeple İran’da  ilk basımevi, gazete, modern okul, modern ordu ve yeni siyasal-sosyal organizasyon Güney Azerbaycan’da ortaya çıkmıştır.

İran’da yaşayan Azerbaycan Türkleri 20. yüzyılın başından itibaren kendi Türk milli kimliklerini korumak doğrultusunda çeşitli tarihi olayların gerçekleşmesine sebep olmuşlardır. Bu tarihi olayların ilki İran’daki “Meşrutiyet Hereketi”dir. 1905’ten itibaren Tahran’da başlayan meşrutiyet hareketi 5 Ağustos 1906’da Muzaffereddin Şah’ın meşrutiyet fermanını imzalamasıyla sonuçlanmıştır. Bu zamana kadar olaylara karışmayan Azerbaycan’da Tahran’da milli meclisin açıldığı 7 Ekim 1906 tarihiyle aynı günde “Azerbaycan Milli Meclisi” açılmıştır. “Milli Meclis” adından endişeye kapılan Tahran tarafından yapılan baskı üzerine bu ad “Azerbaycan Eyaleti Encümeni” şeklinde değişse de halk içinde “Kutsal Encümen” olarak kullanılmaya devam etmiştir. (Afari 13 : 11. 111) Adı geçen encümen bu tarihten itibaren Azerbaycan’ı yönetmiş ve despotizme karşı açılan savaşta Azerbaycan halkına önderlik etmiştir. 23 Haziran 1908’de Muhammed Ali Şah kozcu birlikleri Tahran’da “milli meclisi” bombardıman ederek meşrutiye karşı bir darbe gerçekleştirmiştir. İran’ın genelinde iktidarı eline geçiren merkezi hükümet, Azerbaycan’a ordu göndermiş ancak Satter Han ve Bağir Han önderliğinde ayaklanan halk, orduyu Tebriz’den çıkarmayı başarmıştır. Bunun ardından Tebriz 11 ay boyunca kuşatılmış çok sayıda Tebrizli açlık ve hastalık sonucu ölmüştür. Ancak bütün bunlara rağmen şehir teslim olmamıştır. Bu dönem Tebriz’de “Azerbaycan Meşrutiyet Cumhuriyeti” fikri de öne sürülmüştür. Nitekim Saltar Han o dönemde merkezi hükümeti şöyle tehdit etmiştir: “Bizim isteğimiz bu zulüm ve diktatör yönetiminin son bulmasıdır. Biz hukuk, hürriyet ve anayasa talebinde bulunuyoruz. Biz Şah’a bir kötülük gelsin istemiyoruz. Ancak o (Şah) bizim istediğimizi bize vermelidir. Yoksa cumhuriyet ilan edeceğiz. Meşrutiyet harekatı 16 Temmuz 1909’da meşrutiyetçilerin Tahran fethi ile son bulmuştur.

Birinci Dünya Savaşı sonrası İran, ülke çapında çeşitli merkezden kopma eylemlerine sahne olmuştur. Bunlardan en önemlisi Horasan, Gilan ve Azerbaycan ayrılıkçı isyanlarıydı. Genç yaşlarda olmasına karşın, meşrutiyet harekatının önderlerinden sayılan Şey Muhammed Hiyabani “Azerbaycan Demokrat Fırkası” partisini kurarak (Mart 1918), 7 Nisan 1920’de “Azadistan Devleti” ni kurmuş ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir. “Milli Hükümet” iş başına gelir gelmez reformlar uygulayarak Azerbaycan’ın demokratikleşme ve modernleşmesini amaçlamıştı. Ne yazık ki merkezi yönetim bu girişime fırsat tanımamıştı. 1920 Eylül ayında İran Hükümeti’nin gönderdiği silahlı birliklerle çatışan “Milli Hükümet” yenilgiye uğramış, liderleri Hiyebani ise bu çatışma sonucu şehit düşmüştür. Bu olayın ardından Keleyber bölgesinde Kiyemi’nin önderliğinde bir direniş hareketi başlamış ancak bu isyan da devlet güçlerince bastırılmıştır. 1 Şubat 1922’de Lahuti’nin liderliğinde Tebriz’de başka bir isyan gerçekleşmiş ancak bu isyan da hükümetin gönderdiği Rıza Han birlikleri tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. (Atabaki, 13: 58-63)

1925’de koyu bir Fars milliyetçisi olan Rıza Han, Kaçar hakimiyetine son vererek Pehlevi saltanatını kurdu. Aşırı merkeziyetçi bir politika izleyen Rıza Şah “İran Milleti” yaratmak amacıyla başta Türkler olmak üzere bütün Fars olmayanlara karşı sistematik bir asimilasyon politikası uygulamaya başladı. 1930’da Farsça, İran’ın tek resmi dili olarak ilan edildi. 1935’te Farsça olmayan (Türkçe, Arapça, vs.) coğrafi ve tarihsel isimler değiştirilmeye başlandı. 1937’de Azerbaycan Eyaletinden geriye kalan kısım iki bölüme ayrıldı. (R. Belge s. 294) Bu dönemde Azerbaycan ekonomik, siyasal ve kültürel açıdan ciddi bir gerilemeye maruz kaldı.

1945’te Mir Cafer Pişeveri’nin başkanlığında, Hiyabani’nin kurduğu “Azerbaycan Demokrat Fırkası” tekrar faaliyete başladı. 21 Aralık’ta M. A. Şebusteri başkanlığında Tebriz’de kurulan “Milli Meclis”, Pişeverin’i “Azerbaycan Milli Hükümeti” başkanlığına seçti. “Milli Hükümet” “Fedailer”den oluşan milli ordu vasıtasıyla Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde egemenliği hakim kılarak, benzeri görülmemiş bir biçimde köklü reformlar uygulamayı başarmıştır. 1946’da İran merkezi hükümeti “Azerbaycan Milli Hükümeti” ile imzaladığı anlaşmalarla bu özerk devleti resmen tanımış olsa da aynı yıl içerisinde Fars Pehlevi devleti ordusu etnik Azerbaycan’a saldırmış ve Azerbaycan milli hükümetine son vermiştir. Azerbaycan’ın işgalinin ardından binlerce Azerbaycanlı ya katledilmiş ya da sürgün edilmiştir.

1979 İslam Devriminden sonra Azerbaycan’da yeniden bağımsızlık harekatı başlamıştır. Devrimin esas liderlerinden olan Azerbaycan’lı Ayetullah Şeriatmedari, Azerbaycan’ın muhtariyeti talebinde bulunarak şöyle demiştir: “Benim yerim 17,5 milyon Azerbaycan Türklüğünün dayanak noktası olan Tebriz olacaktır”. Azerbaycanlıların taklit mercii olan Şeriatmedari’nin bu tutumu Azerbaycanlılar tarafından desteklenmiş, onun liderliğinde Müslüman Halk Parti’si (Hezbi Halk Müselman) kurulmuştur. 7 Aralık’ta merkezi hükümet Kum kentinde oturan Şeriatmedari’nin evine baskın düzenlemiş, Şeriatnadedari güçlükle kendisini kurtarabilmiştir. Bunun üzerine Tebriz’de halk ayaklanmış ve şehrin idaresini ele geçirmiştir. Bu çatışmalardan bir sonuç elde edemeyen hükümet çareyi Şeriatmedari’yi ikna etmekte bulmuştur.  İslami duyguların ağır bastığı bir dönemde Azerbaycan milli hareketinin kan dökmekten başka bir sonucu olmayacağını anlayan Ayetullah Şeriatnamedari, ayaklanmanın durdurulmasını istemiş ve bunun üzerine hak ayaklanması son bulmuştur.

Şeriatmedari hareketinin bastırılması ile Güney Azerbaycan milli direniş bitmemiştir. 1979’da İslam Devrimi’nin gerçekleşmesinden günümüze kadar Güney Azerbaycan milli hareketi güçlenerek devam etmiştir. Güney Azerbaycan milli hareketi günümüz İran siyasal hayatında önemli bir faktör olarak ortaya çıkmıştır.



http://www.turksam.org/tr/a195.html